25 Mayıs 2014 Pazar

Vakit Gitme İdi..

Sabah uyandiginda midesinde bir yanma hissetti. Yanmanin nedeni aksam
yedikleri degil,uyanir uyanmaz bugun yapacaklarinin aklina gelmesiydi. Bugun
2 yildir goturmeye calistigi bir birlikteligi bitirecekti. Aslinda bunu
yapmakta gec bile kalmisti. Bitmeli dedi icinden, her gun bu tatsiz uyanis
bitmeli.' Genc adam bunlari dusunurken surati sekilden sekile giriyordu. Suratle giyinerek disari cikti. Bugune kadar hic bekletmemisti onu, simdi de bekletmemeliydi.
Istanbul, soguk ve yagmurlu bir Nisan ayi yasiyordu. Genc adam gokyuzune
bakarak ic gecirdi; 'Bulutlar bizim yasayacaklarimizi biliyor. onlar bile
agliyor halimize...'

BULUSMA VAKTI...

Artik Kadikoy iskelesindeydi. Birkac dakikalik beklemeden sonra karsidan
kiz arkadasinin geldigini gordu.Simdi midesindeki agri daha da artmisti.
Besiktas'a gectiler. Yolculuk sirasinda hic konusmadilar.

Genc kiz,sevgilisinin bu durgunluguna anlam verememisti.Nereden Bilecekti
bugun ayrilik canlarinin calacagini... Besiktas'a geldiklerinde bir cafede
oturdular. Genc kiz anlamisti sevgilisinin kendisine bir sey soylemek
istedigini. 'Bana birsey mi soylemek istiyorsun' diye sordu. Genc adam,
gozlerini kacirarak 'Evet' dedi. Genc kiz heyecanlanmisti, biraz da sinirlenerek 'Soylesene, ne diye bekliyorsun' dedi. Genc adam icini cektikten sonra 'Sence biz nereye kadar gidecegiz?' diye sordu. Genc , 'Bunu sorma geregini niye duydun?' diye yanit verdi. Genc adam soze basladi... ''Birkac ay once aksam 23:00 civarinda sana telefon acip senin icin yazdigim siiri okumak istemistim. Sen bana 'Sirasi mi simdi canim yaa, isin gucun yok mu?' demistin. Biliyormusun o an nakavt olan bir boksor gibi hissettim kendimi. Ozur dileyip telefonu kapatmistim. Daha sonra da bu siiri benden hic istememistin.

Gecenlerde hasta olup yataklara dustugumde arkadaslarimla birlikte sen de gelmis, Meralin 'Sen sanslisin, sevgilin sana bakar'sozune 'Isim yok da sana mi bakacagim, annen baksin' demistin.
Hatirladin mi?''
DUYGUSALLIGI SEVMEM...

Genc kiz, 'Biliyorsun ben duygusalligi sevmiyorum. Hem hasta bakici gibi
gorundugumu de kimse soyleyemez' diye yanitladi. Genc adam guldu, 'Evet
canim haklisin. Zaten olmak istesen de bu kalbi tasidigin surece hasta bakici, hemsire falan olamazsin.' Genc adam devam etti...
'Bana simdiye kadar kac kere sabahin erken saatlerinde guzel sozcuklerden
olusan bir mesaj cektin? Hic... Hatta gunun hicbir saatinde cekmedin.

Duygusalligi sevmeyebilirsin. Ama sen seni seven insanlari da mutlu etmeyi
sevmiyorsun. Halbuki ben senin tam tersine kendimden cok insanlari mutlu
etmeyi seviyorum. Seni tanidigimdan beri her sabah, her aksam, her gece yani
seni andigim her saat tatli bir mesajim vardi senin icin biliyormusun?
Seninle ben AKLA KARA gibiyiz.' Genc kiz anlamisti, 'Yani ne istiyorsun
benden sair olmami mi?' Genc adam tekrar gulumsedi icinden. Dun gece verdigi
ayrilik kararinin ne kadar dogru oldugunu dusundu. 'Hayir' dedi, 'Sair
olmani istemiyorum. Olamazsin da... BIZ AYRILMALIYIZ. Ayrilirsak ikimiz için de en hayirlisi olacak.' genc kiz sasirmisti, 'Neden ama? Ben seni
seviyorum. Senin de beni sevdigini saniyordum.' Genc adam ic cekerek 'Hayir
canim, sen beni sevdigini saniyorsun. Eger beni sevseydin simdi baska seyler
konusuyor olurduk' dedi. Genc kizin gozleri yasarmisti. Genc adam cebinden
cikarttigi mendili uzatti, genc kiz gozyaslarini silerek 'Sen bilirsin,
umarim beni bir baskasi icin birakmiyorsundur...' dedi. Genc adam 'Nasil
boyle birsey dusunursun, senden baska kimse olmadi ve uzun zaman da
olacagini sanmiyorum' yanitini verdi. Genc adam ve genc kiz iki sevgili
olarak oturduklari masada Artik iki yabanciydilar. Birkac dakika sessizce
oturduktan sonra Genc kiz, 'Kalkalim istersen' dedi. Genc adam 'Ben biraz
daha burada kalmak istiyorum, istersen sen kalkabilirsin' diye yanitladi.
Genc kiz 'Tamam o zaman sana mutluluklar dilerim' diyerek elini uzatti. Genc
kizin sesi ve eli titriyordu. Genc adam, 'Istersen arkadas kalabiliriz' dedi
ve birbirlerine son kez sarildilar. 'BEN DOGRU YAPTIM..." Genc adam dogru
yaptigina inaniyordu. Eve dondugunde yurumekten bitap Bir haldeydi. Odasina
girdi. Gece bitmek bilmiyordu. Sabah erken kalkip ise gidecekti, uyumaliydi.
Birkac saat sonra uykuya dalmayi basardi. Sabah 7'de saatin ziliyle uyandi.
Evden cikacagi zaman cep telefonuna bakti, mesaj ve 10 cevapsiz arama vardi.
Yorgun oldugu icin Duymamisti telefonun sesini. Aramalar ve mesaj
sevgilisindendi. Heyecanla mesaji acti, sunlar yaziyordu:

''SADECE ONLARI SEVMEYI SEVDIM, HEPSINI ONLARSIZ YASADIM DA, BIR SENI SENSIZ YASAYAMIYORUM,BU ASKI TEK KALPTE TASIYAMIYORUM, SANA YEMIN GUZEL GOZLUM, BIR TEK SENI SEVDIM, VE SENI SEVEREK OLECEGIM, ELVEDA BIRTANEM... ''

Genc adam sasirmisti. Onu tanidigi gunden beri ilk defa siir aliyordu ve
ustelik sabahin besinde yazmisti. Heyecanla onu aradi, telefonu Yabanci bir
ses acti. Genc adam ''Nalan'la gorusebilir miyim?''Dedi. Ama karsisindaki
agliyordu, hickira hickira hemde... 'Ben onun annesiyim yavrum, kizim bu
sabah intihar etti. Gece sabaha kadar birilerini arayip durdu. Sabah
odasinin isigini sonmemis gorunce girdim.
Yavrum kendini asmisti....' YIGILIP KALDI... Genc adam beyninden vurulmusa dondu. Bir gun onceki mide agrisinin Iki katini cekiyordu simdi. Oldugu yerde yigilip kaldi...

Birkac ay sonra iki doktor konusuyordu hastanede. Doktarlardan biri digerine karsidaki hastanin durumunu soruyordu. Doktor yanit verdi... 'Haaa o mu? Uc ay once getirdiler. Kendisi yuzunden bir kiz intihar etmis. O gunden sonra cep
telefonunu elinden hic birakmamis. Devamli bir seyler yazip birine yolluyor. Gecenlerde merak ettim. O uyurken gonderdigi numarayi aradim. Numara 3 ay once iptal edilmis. Gelen mesajlarda bir siir var. Bu adam duygusal mi bilmem ama benim anladigim Kadariyla siiri yazan cok duygusal biriymiş...


 "CEVRENIZDEKI INSANLARIN NE HISSETTIGI YA DA NE
 DUSUNDUGUNDEN O KADAR EMIN OLMAYIN,
 BAZEN BIR KALBIN, ICINDE NELER SAKLADIGINI 
OGRENDIGINIZDE HERSEY ICIN COK GEC OLABILIR..."

21 Mayıs 2014 Çarşamba

Emin Değilim

Hayatında bazı anlar vardır, tekrar tekrar izlemek istediğin.
Ya da başa sarmak istediğin.
Bazen de o ana dönüp değiştirebilmek istediğin anlar olur.
Yol ne olursa olsun, amaç aynı aslında.
Hepimizin, hayatının bir döneminde mutlu olduğu ama
Aptalca bi nedenden dolayı kaybettiği anlar vardır.
Bazen, sana basit gelen sözcükler, birinin kalbini kanatabilir...
Hayallerini, umutlarını yıkabilir.
Ben, sanırım o dönemlerden birindeyim.
Hayatında fazlaca siyaha alışmış birine diğer renkler hep iddialı gelir.
Renklerden korkar haldeyim.
Sevgisiz kalmış birine yaklaşmak, korkutabilir.
Korkmuş haldeyim.
Köşeye sıkışmışlık hissi, aslında kaçsam kaçabilirim.
Ama kaçmıyorum, istiyorum ama korkuyorum.
Bisiklet sürmek nasıl bi şeydi?
Teoride hatırlıyorum, pratikte becerebilir miyim?
Hiç bilmeyen biri mi daha hızlı öğrenir?
Yoksa bilen ama unutan kişi mi daha hızlı hatırlar?
Emin değilim.
Sanırım gözlüklerimi de yanlış takmışım, hiç bi' şey göremiyorum.
Ama kokusunu alıyorum, güzel kokuyor.
Hissediyorum, içimi ısıtıyor.
Yine de korkuyorum.
Korkularımı anlatsam, dinler mi beni?
Seviyorum ama söylemeye korkuyorum desem, inanır mı?
Yanındayken kalbim deli gibi çarpıyor ama ben sadece yutkunuyorum desem?
Sarılmak istediğim anlarda, düşünerek bile utanıyorum,
O yüzden sürekli önüme bakıyorum desem?
Her şeyden önemlisi, bi kere sarılsan her şey geçer desem, sarılır mı?
Kalbim dudaklarıma söz geçiremiyor diye söyleyemiyorum.
Peki parmaklarımın ne suçu var ki O'nu yazıyorum?
Korkuyorum ama yine de söylüyorum, sanırım ben O'nu seviyorum...

Olurunaa..

Hiç olmayacak bi şeyi istedin mi?
Çabalasan bile avuçlarının boş kalacağı bi şey...
Doğru yapayım derken daha beter yanlışa battığın?
'İmkansız' diye bi şey var mı gerçekten?
Senin imkansızın ne mesela?
Herkesi birden mutlu etmek imkansızmış, ben bunu öğrendim.
Bi taraf mutlaka üzülüyormuş.
Ya da iki tarafı mutlu edeyim derken, sen darman duman oluyormuşsun.
Hayatımda ilk defa yazamayacağım bi şey yaşadım.
Ne kalbim,ne ruhum, ne bedenim, ne de kalemim...
Hepsi çaresiz kaldı...
Beynim öyle dolu ki ısınıyor gibi, patlayacak sanıyorum ama yaşıyorum.
Ya kalbim; her şeyin suçlusu da o değil midir zaten?
Bu zamana kadar hep onu dinledim.
Sonu her ne olursa olsun...
Ama bu defa dinlemiyorum, dinleyemiyorum...
Dudakla kalp arasında bi yol var.
Her gün, o yolda bir sürü duygu dolanıyor.
Ama dudaklardan dökülemediği için, kalbime geri akıyor...
'Oluruna bırak...' diyor Sıla...
Dediğini yapıyorum, 'Her neyse geçsin..." diye...
Oluruna bırakıyorum...

12 Mayıs 2014 Pazartesi

Tebrikler

Yok olmak istediğin anlar olur hayatında.
"Keşke yerin dibine girsem de şu anı görmesem."
Ya da "Keşke ölseydim de bu günleri görmeseydim." dediğin.
Ama tabi "görmeseydim" dediğin ne varsa görürsün,
Dakika dakika hatta saniye saniye...
Ruhun acı çeker, kurtulup gitmek ister,
Ama bedenin bilir bunu yapamayacağını,
Verilmiş sözlerinin olduğunu,
Ve yukarıdan haber gelene kadar da o sözün tutulması gerektiğini..
Bu olayın gerçekleşmesi için o kadar çok şey yaşarsın ki,
Her defasında dediğin tek şey "Yeter artık!" olur.
Ama hayat sana adeta "Yetmez!" diye haykırır her seferinde.
Hayat tanımasın istersin artık seni.
Belki, belki yüzünü görmezse anlayamaz kim olduğunu ve teğet geçer seni.
Çıkartırsın daha önce kullanmaya hiç gerek duymadığın maskelerinden birini,
Hmm.. bu maskenin adı da "umursamaz" olsun.
Bu maskeyle hayat seni artık tanıyamaz, hatta sevdiklerin bile tanımakta zorlanacak.
Yanına fazla gelmeyecekler..
Gündüzleri itina ile taktığın o maskeyi, geceleri hıçkıra hıçkıra söker atarsın yüzünden.
Aynaya bakarsın sonra, asıl bu benim dersin, işte ben buyum.
Küvete doldurursun suyu ve girersin elbiselerinle içine,
Arada bir nefesini tutup dalarsın suya.
Etraftaki tüm seslerin uğultuya dönüştüğünü fark edersin,
Nefesinin tükendiğini hissettiğin an sıçrayarak çıkarsın,
Ve şöyle dersin "Tebrikler! Saklanarak yaşanacak bir gün daha bıraktın geride..."

Adı Yok Sanı Yok Acıların

Seni seven insanları üzdüğün oluyor mu hiç?
Hem de sırf daha fazla üzülmesinler diye..
Onların yerine, O'nların haberi olmadan, yine O'nlar için kendi kendine aldığın kararlar..
"Adalet mi bu?" diye yükseliyor içimden bir ses..
Etrafındakileri mutlu edemeyeceksen, neden varsın?
Yada kendini..
Sahi en son ne zaman gözlerimin içi gülümsemişti?
Ya da en son ne zaman birilerinin gözlerinde gülücüğe sebep oldum?
En son kimden vaz geçemedim ben?
Ya da benden vaz geçemeyen birileri var mı?
Mesela saçımda değişiklik yapsam, kim fark eder?
Yeni bir elbise alsam, "Bu renk sana çok yakışmış, çok güzel görünüyorsun." diyebilir mi biri?
Dışarı çıkmak istediğimde haber vermek istesem, kimi ararım?
Ya da eve geç kalsam, beni biri merak eder mi ki?
Başım dertte olsa ve bir kişiyi arayacak olsam, bu kim olurdu?
Şikayet etsem bile, benimle uzun yolları kim yürür şimdi?
Ayakkabılarım ayağıma vurduğunda, kucağına kim alır?
En önemlisi yanında ağlayabildiğim O tek kişi kim olacak?
Ya da omzuna yaslanıp ağladığımda,
Utanacağımı bildiği için gözlerime bakmadan kim silecek göz yaşlarımı?
Geceleri deliler gibi uykumuz gelmesine rağmen,
Sırf benimle bir dakika daha fazla geçirmek için kal diyebilir mi?
Mesela dayanamayıp sızdığımda, "neden biraz daha kalmadın?" diye kızar mı bana?
Uyandığım da telefonda güzel bir "günaydın" mesajı görebilecek miyim?
En güzel cevabı atmak için dakikalarca düşünebilecek miyim mesela?
O'na kırıldığımda gizlice kapımın önüne gelip, arayıp cama çağırabilir mi beni?
Ve ben tüm kızgınlığıma rağmen gözlerine baktığım anda teslim olabilirmiyim tekrar ve tekrar?
İşte buna benzer, milyarlarca cevapsız soru sorabilirim,
Ama benim asıl aradığım, "soru" değildi ki,
Bütün bu sorulara cevap olacak "O" kişiydi..

8 Mayıs 2014 Perşembe

Sen Olsan Ne Yapardın?

Belki şimdi biri daha kavuştu sevdiğine,
Belki biri hala bekliyor O'nun aramasını,
Biri içinse her şey bitmiş,
Çıkarken kapamış aşkın kapısını usulca,
Yalnızlığın merhametine sığınarak..
Fotoğraflar, yazılan notlar çıkarılır gizlendikleri yerlerden bir bir.
Yüzleşmek zor olur ama, görmek ister mutlu olduğunu bir zamanlar.
Gözleri dolar önce,
Sonra gamzesi belirecek şekilde ufak ve masum bir gülümseme beliriverir.
İşte tam o anda duramaz yaşlar artık gözde,
Usulca intihar eder gamzelerine doğru.
Dayanamayıp dağıtır etrafı bir çırpıda,
Çünkü insan kendi dağınık olunca, etrafında düzenli hiç bir şey görmeye tahammül edemiyor.
Yorulup nefesi kesilince anlar ki,
Şimdiye kadar ki anıların ve acıların enkazı üstüne yıkılmış,
Geçmiş ve gelecek arasında sıkışır.
İki yol var bilir artık,
Ya herşeyi yakıp yıkacak, delil bırakmadan yok edecek,
Hiç bir şey olmamış gibi herkesi kandırdığını sanarak yaşıycak.
Ya da aksine her şeyi gözünün önünde bırakarak,
Unutmaya çabalamadan 'yeniden çabalamaya' çalışacak.
Peki, sen olsan ne yapardın?

4 Mayıs 2014 Pazar

Bir Adam Tanıdım...

Her insanın tanışma evresi tesadüf olmaz belki ama O, başlı başına bir tesadüftü.
O, sakindi. Bir deniz gibi; bazen durgun, bazense dalgalarıyla kıyıyı tokatlarcasına hırçın. Konuştu, kendini anlattı. Kendimi anlatmama gerek yoktu, çünkü O, ikimizin yerine konuşabiliyor ve ikimizin yerine anlayabiliyordu her şeyi. Ben O'nunlayken dinlemeyi öğrendim, en çokta birine saygı duymayı.

O, bir mucize olsa da, yanlış zamanların ustasıydı. Vazgeçtiğim anda, hayatın yakasına yapışmayı bıraktığın anda gelmişti çünkü. "Büyüyünce ne olacaksın?" sorusuna ne cevap verirdi bilmiyorum ama doktor olmalıydı kesinlikle. Neticede hiç bir doktor, O'nun kadar başaramazdı hastalarını bu derece iyileştirmeyi.

O'da benim gibi yazıyordu ama bir şey eksikti. Sanki kalemi bi tur boşa dönüyor gibi. Puzzle'ın bir parçası eksikmiş gibi. Çözmeye çalıştım O'nu, daha çok okudum ve zamanla daha çok tanıdım. Zamanla anladım ki, duygu eksikti yazılarında. Yazıları; hayaliydi, hayaldi. O an fark ettim ki, karşımda daha önce hiç bir kadına aşık olmamış bir adam vardı.

Öyle iyi bir kalbi vardı ki, O'nu tanıdıkça daha çok korkmuştum kırmaktan. Çünkü benim yaşantım sertti, belki bir parça da acımasız. Benimleyken üzülecekti sanki; dağılacaktı, korktum... Çektim kendimi iyice, dikenlerim batmasın diye duvar ördüm aramıza ama bilemedim bir gün bununda sorun yaratacağını.

Nedenini hiç anlayamadım ama ilk günden beri, kendimden fazla güveniyordu bana. İnsanlar bana hep güvenir, burada sorun yoktu, asıl sorun bende istemeden O'na güvenmeye başlamıştım. İlk fark ettiğimde paniğe kapılsam da, O'nunlayken güvenmekten korkmamayı öğrendim.

Hızlı gitmiyorduk aslında, aksine oldukça yavaş ve emin adımlarla yürüdük yolu. Ama atladığımız bi' nokta vardı. Ben, O gelene kadar çok fazla hata yapmıştım ve bedellerini her şekilde ödemiştim. Yaralarım bir neşter kesiği kadar derindi...

İnsanların gelmeleri ve gitmeleri doğaldı artık benim için, önemsemiyordum... Benim hayattaki en büyük rollerimden biri, beklemekti. O'da gidecekti bir gün biliyordum ve o yüzden diğerlerinden ayırmadım ama O kaldı. Bana rağmen kaldı...

Bir şeye isim koymak o şeyin daha çabuk tükenmesine neden oluyor gibi geliyor bana. O yüzden sevmem aradaki bağa isim koymayı. İsim koymaya çalışan insanları da anlamam, sevdiğini biliyorsan ve eminsen O'nunda seni sevdiğine, yeterli bence.

O, sevmemişti daha önce kimseyi benim gibi. Atalarımız aşk demiş buna, öyle gelmiş öyle gidecek. O, ait olmak istiyordu birine, sevdiği kadar sevilmek. Kıskanılmak belki, yada ne bileyim dünyanın iki kişilik yer olduğuna inandıracak bir kaç hareket veya cümle...

Benimse yalnızlıkla aramdaki bağ her geçen gün daha da güçleniyordu. Buna ben dahil kimse engel olamadığı gibi, O'da olamadı. O'nun tam tersine ben birine ait olmak istemiyordum. Kimseyi sevmemek, hatta kimse tarafından sevilmemek. Aynı yolda, farklı yönlere döndük istemeden...

O, benim tam tersime çok konuşur, çok soru sorardı. Aldığım tüm önlemler yetmemişti ve bana aşık olmuştu. Önemsediğim biri olmasaydı, zarar vermekten korkmazdım ama O'nu üzmekten, kırmaktan korkuyordum. Vazgeçmesi için umursamaz bir tavır takındım. Zorlanıyordu, hissediyordum ama bana aşık kalmasına da izin veremezdim, çünkü kalırsa daha fazla üzülecekti, biliyordum...

O, uzun bir yol istiyordu yürümek için. Bense daha önce denediğim ve yarı yolda kaldığım o uzun yolu, tekrar yürümeyi göze alacak kadar güçlü değildim. Üzmezdim O'nu hiç, üzmedim. Benden vazgeçmeye çabalıyordu ve başaramadığını söylüyordu hep, bense inanıyordum. Bir sabah başarmış olarak uyanacaktı...

Ani kararları vardı O'nun. Sonunu hiç düşünmeden attığı adımları, sonu hep pişmanlıkla sonuçlanan. Beni hiç üzmeyeceğini söyleyen O adam, başlamıştı üzmeye... Başta istemeyerek, sonra bile isteye... Masallarda ki gibi bir aşk yoktu ama O'nu inandırmak da zordu.

O' zeki biriydi ve artık hayattan ne alması gerektiğini daha iyi biliyordu ve daha güçlüydü. Hayalperest biriydi, hayatının gerçeklerden değilde, masallardan ibaret oluşmasını istiyordu. Bende O'na saygı duydum, masalını yaşarken yanında olacaktım. Olmadığına inandığı o gerçekleri ise, O'na ben yaşatmayacaktım.

Ben duygularımı açık bir dille anlatabilen biri olamadım hiç. O yüzden ağız dolusu diyemedim benim için ne derece değerli olduğunu. Söyleyemediğim gibi, hissettirmiyordum da. Korkuyordum belki de diğerleri gibi gideceğinden. O' da görmediği, duymadığı, hissedemediği bir şeye inanmadı doğal olarak ve gitmeyi seçti. Gitmesin diye seçtiğim yol, yine bir vedayla sonuçlandı. Ama kaderin bizim için yazdığı senaryoda rollerimiz henüz bitmemişti...

2 Mayıs 2014 Cuma

Beni Böyle Sev (şiir)



Sen her ağladığında, gözünden süzülen yaş, yanağına değil kalbime akar… 
Yüreğimi, bedenimi, kor gibi yakar… 
Üzme artık kendini yeter… 
Dünyalar benim olur sen bir gül yeter!..